34,9506$% 0.14
36,5918€% -0.09
44,1647£% -0.21
3.021,42%0,51
4.938,00%0,32
3480060฿%-0.8921
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz gün Yunanistan’a ziyarette bulunarak Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile Türkiye-Yunanistan ilişkilerini geliştirmek adına ‘Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Atina Bildirgesi’ni imzaladı. Erdoğan’ın, Yunanistan ziyareti olumlu bir havada geçerken iki devlet arasında uzun yıllardır süregelen sorunların çözümü için somut adımlar atıldı.
Konuya dair açıklamalarda bulunan Erbil Eski Başkonsolosu Aydın Selcen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yunanistan ziyaretini geniş çaplı değerlendirdi.
Halk TV yayınına katılan Aydın Selcen, şöyle konuştu:
“Şunu söyleyerek başlamak isterim; ne askeri konular, ulusal güvenlik konuları siyaset dışı ne dış politika siyaset üstü. Herkes, kendi ilgisi dahilinde bu konularda sözünü söyleyebilir hatta söylemelidir. Bir başka deyişle bu konular sivilleşmelidir. Aslında dolaylı yoldan gelirsek de bu Erdoğan’ın tutarsızlıkları -uzun yıllardır devam eden- iyi bir sonuç verdiyse o da belki de bu yaklaşımların sivilleşmesi yani tırnak içerisinde söylüyorum ‘asker vesayeti vardı’ değil de genel olarak sivilleşmesi diyebilirim.”
“Böylece Erdoğan’ı o akılcı çerçeve içerisinde tutmak, içgüdüsel davranmasını engellemek mümkün olmuş”
“Şimdi konuşulan, konuşulmayan takdir edersiniz ki benim de bilebilme imkanım yok ama şu iki hususu hatırlatmak isterim: Birincisi, oradaki basın toplantısında çok akıllıca bir iş yapılarak soru alınmadı. Bir öncekini hatırlayalım, Berlin’de Scholz’ün yanında nasıl olmuştu? Erdoğan, sanki ona o soruyu bir gazeteci sormuyor da işte sanki içeride müzakere masasında muhatabı onu sıkıştırmış gibi bir öfke patlamasıyla cevap vermişti ve olumsuz etki yapmıştı. Burada hem soru alınmamasına dikkat edilmiş hem de ziyaret öncesinde Yunanistan’ın saygın gazetesi Kathimerini’ye söyleşisini de Erdoğan yine yazılı olarak vermiş. Sorular, yazılı gönderilmiş; yazılı olarak yanıtlanmış. Gayet de yapıcı oldu. Bunlara özen gösterilmesi aslında -iki taraf birlikte karar verdi herhalde- gayet olumlu olmuş. Böylece Erdoğan’ı o akılcı çerçeve içerisinde tutmak, içgüdüsel davranmasını engellemek mümkün olmuş.”
“Bunlar, bakan düzeyinde anlaşıldığı kadarıyla devam edecek”
İçeriye gelince, siz de biliyorsunuz artık bunları herkes ezberledi. Bizim Yunanistan ile geçmişten gelen; ben bu tür konulara yani Ermeni Soykırım meselesi, Kürt dosyası, Kıbrıs, Yunanistan bütün bunlara Kutsal Emanetler gibi hariciyede elden ele devredilen dosyalar derim. Bunun bir kataloğu var. Bu katalog da bizim açımızdan işte kıta sahanlığı, kara suları, hava sahası, FIR hattı (Flight Information Region), Adalar’ın silahsızlandırılmış statüsü, azınlık hakları ve bununla beraber yani Batı Trakya azınlığı ve Patrikhane, bir de Kıbrıs eklenebilir buna. Bu bir bütün halinde görülüyor, Türkiye açısından, bizim açımızdan. Karşı taraf Yunanistan’ın söylediği ‘Bizim açımızdan bir tek kıta sahanlığı konular vardır, diğer konular ulusal egemenlik meselesidir. Dolayısıyla bunları sizlerle konuşacak halimiz yok. Kıta sahanlığını Adalet Divanı’na götürmek istiyorsanız buyurun’. Buradaki iki olumlu gelişme: Birincisi; Bu bir türlü bitmek tükenmek bilmeyen 90 tur filan yapıldı galiba ben de kaçırdım artık istikşafi görüşmeler. Bunun bir külliyatı var yani artık ardına bakılmamış taş yok. Hangi sorun nasıl çözülür? Hangi sorun nasıl tanımlanacak? Bunlar, bakan düzeyinde anlaşıldığı kadarıyla devam edecek. Öyle bir durum var.”
“Mavi Vatan nereden çıktı?”
“Bu Tahkim konusu yani Uluslararası Divan konusunu, sanki Kathimerini’ye verdiği bu yazılı söyleşide Erdoğan, ‘Hepsini beraber götürelim, biz buna varız’ der gibi ki herhalde bu Atina’da da açılmıştır. Bu da bir ileriye doğru yapılmış adım. Ne pahasına, neden? Yani mesela bu Mavi Vatan masalı neden uyduruldu? Vatan deyince bu vatan ölümüne gerektiği zaman savunulur. Mavi Vatan nereden çıktı?”
“Bunun izahı güç, izahı güç olduğu gibi bu yüksek maliyetin neden ödenmesi gerekti?”
“Bir gece ansızın gelebiliriz gibi bugün dek Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir başbakanın, dış işleri bakanının, cumhurbaşkanının kullanmadığı ifadelere kadar bu tansiyon neden yükseldi de nasıl birden işte deprem sonrası ve oradaki tren kazası sonrası böyle bir yola girdi? Bunun izahı güç, izahı güç olduğu gibi bu yüksek maliyetin neden ödenmesi gerekti? Bunların tabii yanıtı yok yahut var, biliyoruz da söyleyemiyoruz.”
Yoshinori Moriwaki, Marmara’yı 7.9’luk deprem için uyardı!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler konumlandırılmaktadır. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.