34,2611$% 0.05
37,6398€% 0.06
44,8697£% 0.06
2.878,94%-1,04
4.916,00%-0,82
2133782฿%-2.18663
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, ‘İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarıyla Filistin halkına soykırım yapıldığı’ gerekçesiyle açtığı dava, Uluslararası Adalet Divanı’nda görülmeye başlandı. İlk savunmasını veren İsrail, soykırım iddialarını reddetti. Uluslararası hukukçular, davadan ‘tedbir’ kararı çıkabileceğini öne sürdü.
Konuya dair değerlendirmelerde bulunan Hukukçu Akademisyen Dr. Timuçin Köprülü, Güney Afrika’nın İsrail’e açtığı ‘soykırım’ davasına dair tüm detayları anlattı. Köprülü ayrıca, Uluslararası Adalet Divanı’nın işleyişine, yetkilerine ve alabileceği kararlara dair de geniş çaplı bilgilendirmelerde bulundu.
Halk TV yayınına katılan Dr. Timuçin Köprülü’nün ifadeleri şöyle:
“Uluslararası Adalet Divanı, devletlerin kendi aralarındaki uyuşmazlıkları çözen en üst derece mahkeme olarak belki tanımlanabilecektir. Önceki yayınlarda konuştuğumuz Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden farklı bir mahkemedir bu, basında bazen ikisinin karıştırıldığına şahit oluyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesi, o da Lahey’de fakat kişilerin cezai sorumluluğu üzerine yargı yapan ve belli suçlara ilişkin yargılama yapan bir mahkeme. Adalet Divanı ise devletler arasındaki uyuşmazlıklar, bu bir sözleşmeye de dayanabilir, dayanmayabilir de bu uyuşmazlıkları çözen bir mahkeme. Bu mahkeme ve bu mahkeme 15 hakimden oluşuyor. İki tane duruşmayı baştan sona seyrettim; bir heyet var ve bu heyet çeşitli ülkelerden oluşuyor. Baktığımızda; Başkan Amerikan Birleşik Devletleri’nden, Başkan Yardımcısı Rusya Federasyonu’ndan -yani Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerden-, Çin’den bir hakim var, Fransa’dan bir hakim var; Japonya, Brezilya, Jamaika, Fas, Lübnan ve hatırlayabildiğim kadarıyla bir de Kanada’dan ve Almanya’dan hakimler bulunuyor. Bunlar, karar verecekler.”
“Burada şöyle bir sorun var, bu tedbir kararı yerine getirilmezse ne olacak?”
“Tedbir veya tedbir reddedilecek bilmiyoruz hangi karar verilecek ama bir tedbir kararı bekleniyor hem uluslararası hukuk tarafından hem de uluslararası ceza hukuku alanında çalışanlar tedbir kararının verileceğini bekliyorlar. Burada şöyle bir sorun var, bu tedbir kararı yerine getirilmezse ne olacak? Bir araştırma okudum dün, 2001 yılından itibaren Uluslararası Adalet Divanı’nın verdiği tedbir kararları incelenmiş ve ‘Bunların kaçına devletler riayet etmiş?’ diye araştırılmış. Bu tedbir kararlarından incelendiği kadarıyla yarısına devletler uymuş, bir kısmına kısmen uymuş; bir kısmını ise hiç umursamamış ve gereğini yerine getirmemiş. Peki, gereğini yerine getirmezse ne olacak? Bir kere, Uluslararası Adalet Divanı’nın, 41’inci maddeye göre hakları koruma bağlamında geçici önlemler ya da geçici tedbirler alma yetkisi bulunuyor. Zaten Güney Afrika’da bununla bağlantılı olarak başlıyor.”
“Güney Afrika başvurusu da ‘Soykırım Sözleşmesi’nin 9’uncu Maddesi Uyarınca’ yapılıyor”
“Peki, bu tedbir yerine getirilmezse ne yapılabiliyor? Baktığımızda, Birleşmiş Milletler şartına baktığımızda bir kere Birleşmiş Milletler şartına taraf olmakla birlikte bir devlet, Uluslararası Adalet Divanı statüsünü de tanımış oluyor ama Uluslararası Adalet Divanı’nın yargı yetkisi biraz farklı oluyor. Mesela Türkiye ile ilgili bir örnek verelim Ege Denizi’ndeki kıta sahanlığı meselesi ile ilgili Yunanistan, 70’li yıllarda Adalet Divanı’na başvuruyor. Bu otomatik olarak Türkiye’yi davalı hale getirmiyor. Türkiye’ye soruluyor; ‘Sen de katılacak mısın buna?’. İki devlet ‘tamam’ dediklerinde bu duruşma görülebiliyor. Burada önemli bir husus var, son bahsettiğim Bosna-Yugoslavya, Myanmar-Gambiya, Rusya-Ukrayna meselesinde olduğu gibi bazı uluslararası anlaşmalarda meselenin çözümü; bir uyuşmazlık varsa anlaşmanın uygulanmasında, yerine getirilmesinde veya yorumlanmasında bir sorun ortaya çıkarsa devletler arasında Uluslararası Adalet Divanı yetkilendirilmiş durumda. Bu bahsettiğimiz Güney Afrika başvurusu da ‘Soykırım Sözleşmesi’nin 9’uncu Maddesi Uyarınca’ yapılıyor. Yani, Güney Afrika diyor ki; ‘Benim, İsrail ile Gazze’de gerçekleşen hadiseleri nitelendirme konusunda bir uyuşmazlığım söz konusu. Bunun giderilmesi, ortaya konulması, buna ilişkin hüküm verilmesini istiyorum’ diyerek başvuruyor.
“Mahkeme bir hüküm vermişse nihai bir karar vermişse bu karara uymak zorunda”
“Diyelim ki çıktı, tedbir kararı -Güney Afrika’nın çok fazla tedbir talepleri var- diyelim ki bu tedbir talebi yapıldı, kabul edildi ve bunu yerine getirmedi İsrail diyelim. Bu durumda, şöyle bir şeyle karşılaşıyoruz. Eğer mahkeme bir hüküm vermişse nihai bir karar vermişse bu karara uymak zorunda, tedbir kararına da devlet uymak zorunda. Ama hükmü yerine getirmediğinde Bosna-Sırbistan Soykırım Davası, 2007 tarihli kararda nelerin, hangi hükümlerin verildiği yazıyor. Bunları Sırbistan’ın yerine getirmesi lazım, yerine getirmezse Güvenlik Konseyi’ne şikayet ediliyor. Ama tedbir kararları yerine getirilmediğinde bunun Güvenlik Konseyi’ne şikayet edilmesi yani kararların ‘Uluslararası Adalet Divanı kararlarının yerine getirilmemesi’ başlığı altında şikayet edilmesi mümkün görünmüyor. Diyelim ki yerine getirmedi, Güney Afrika şunu yapabilir; Güvenlik Konseyi’ne başvurur, der ki; ‘Birleşmiş Milletler Şartının 7’nci Bölümü uyarınca gerekli şeyleri yap’ diyebilecektir. Yani yapılabilecek şey, tedbir kararı verilip de yerine getirilmezse bu olabilir.”
“Güney Afrika’nın Lideri Nelson Mandela ile Filistin Kurtuluş Örgütü Lideri Yaser Arafat’ın zamanında çok yakın olduğu biliyor”
“‘Güney Afrika niye bu işe karıştı?’ diye sormuştunuz, kısaca onu ifade edeyim. Bir kere bu ‘Soykırım Sözleşmesi’nin 9’uncu Maddesi Uyarınca’, bu sözleşmede belirtilen suç tipi uluslararası bir suç olarak nitelendiriyor. Yani, İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilerin, Roman-Sintilerin uğradığı kırım üzerine yapılmış bir sözleşme; ‘Bir daha yaşanmasın bu tür eylemler, olaylar’ diye yapılmış bir sözleşme. O sözleşmenin 9’uncu maddesine dayanarak ilgisini ispatlayan veya bağlantısını ispatlayan yani bir uyuşmazlığın olduğunu ispatlayan bir devlet bu yola başvurabiliyor. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başvurma sebebinde, geçmişe bakılabilir. Çünkü Güney Afrika’nın Lideri Nelson Mandela ile Filistin Kurtuluş Örgütü Lideri Yaser Arafat’ın zamanında çok yakın olduğu biliyor. Yani Mandela sürgünden, hapisten çıktıktan sonra görüşmeleri, birbirleriyle samimi olmaları, Mandela’nın Filistin’in özgürlük mücadelesini desteklemesi geçmişlerinde bir bağlantı olduğunu gösteriyor. Diğer tarafta, Ramallah’ta Nelson Mandela’nın heykeli var. Güney Afrika, başvuruyu yaptığında o heykelin önünde gösteriler düzenlenmişti diye hatırlıyorum.”
Yemen’de ve Kızıldeniz’de neler oluyor? Naim Babüroğlu anlattı!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler konumlandırılmaktadır. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.